Sevmek güzel şeydir. Neyi sevdiğiniz değildir önemli olan, içinde sevginin var olması kalbinizin kıpır kıpır olması güzeldir. Hatırla; sevgilini gördüğünde, yeni bir otomobil veya motosiklet aldığında, bir çocuğun hediye alınan oyuncağı gördüğü ilk anda hep sevgi vardır. Peki biz sevmeyi ne kadar becerebiliyoruz?
Genel geçer bir kural vardır, her şeyin fazlası zarar. Sevdiğiniz bir şeyin bile fazlası insana zarar verir. Farkında olmasak bile hayatımızda da bu böyledir. Bir plaja gittiğimizde kalabalık olan değil sakin olan tarafı seçmek isteriz, tramvayda, otobüste, iş yerimizde hayatın her alanında sakinlik isteriz. İnsanları severiz ama fazlasına dayanamayız.
YouTube severek kullandığım bir platformdur. Bolca vakit geçiririm orada. Yine de uygulamayı kullanırken başlarda kısa kısa reklamlar çıkıyordu ve bu durum bizi rahatsız etmiyordu. Sonra bu reklamlar arttıkça rahatsız olmaya başladık. Bu rahatsızlık öyle bir seviyeye geldi ki başlarda bizi rahatsız etmeyen küçük ve kısa reklamlar bile bizi rahatsız etmeye başladı.
Son örnek olarak trafikte olmaktan bahsedeceğim. Ben otomobil ile bir yerlere gitmekten çok keyif alıyorum. Uzun yolu da çok severim. İzmir’ de malum trafik artık çok kalabalık oluyor. O kadar ki önemli işim yoksa şehir merkezine gitmiyorum motosikletle bile.
Verdiğim örneklerden de anlaşacağı gibi severek yaptığımız işlerde bile fazlası bizleri mutlu etmeyen özel durumlar var. Motosikletini veya arabasını seven insanları tanımak beni mutlu eder. Çevremde böyle insanlar olduğu zaman sohbet, muhabbet kaliteli olur ve çok kaliteli bilgiler öğrenirim böyle kişilerden.

Peki neden böyle güzel sevgileri abartıyoruz? Evet fanatizmden bahsediyorum. Bir ortama girdiğimde “en iyi araba/motosiklet benim, bir yağ aldım ama yok böyle yağ.” gibi kendisinde olan her şeyin en iyisi olduğunu, aldığı, yaptığı her şeyin en iyisi olduğunu söyleyen hatta abartıp başkalarının malına, yaptığına sürekli eleştiri getiren insanları gördüğümde hemen uzaklaşmak istiyorum.
Ben araçlarımızı sevmeyelim demiyorum. Sevelim, ben de sahibi olduğum otomobil ve motosikleti çok sevdiğimi söylerim her fırsatta. Önemli olan bu sevgiyi abartmamak.
Fanatizm her ortamda sorun yaratır. Siyaset, futbol, spor, sevgi, iş gibi toplumun çoğunluğunun içinde olduğu konularda fanatizm(özellikle karşındaki insanı rahatsız edici seviyede) zarar getirir, ortamı bozar, muhabbeti öldürür.

Bizim kültürümüz, örf ve adetlerimiz, toplumumuzun temellerine bakacak olursak bu tarz alışkanlıkların bizi temsil etmediğini anlarız. Geçenlerde Haber Global TV’de Az Önce Konuştum isimli programda Tolga ÇEVİK; “Ben sana dün gece ki bir anımı anlatırken ya ayıptır söylemesi hanım da zeytinyağlı fasülye yapmış.Ayıptır söylemesi diye şahane bir söz var.” diyerek karşımızdaki insana nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili çok güzel bir örnek vermişti.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle mutlaka bişeyler değişecekti ama biz aslımızı, toplum kültürümüzü kaybetmemeliyiz. Bu fanatizm sevdası da emin olun hayatta yalnız kalmanıza, sohbet edecek birisini bulamanıza sebep olacaktır.
Birbirimize selam vermekten, merhaba demekten, hal hatır sormaktan kaçmayalım. Bir büyüğümüzü gördüğümüzde samimi, sevgi dolu bir gülümsemeyi fazla görmeyelim.
Sevgi bizlerin manevi olarak ayakta durmasını sağlarken fazlası da hem bizlere hem etrafımızdakilere zarar verebilir. Ayı yavrusunu severken öldürürmüş diye bir söz var. Her şeyin fazlasından kaçının. Bu konu sevgi bile olsa.
MotoPilot
