BU MOTOSİKLETLİLER NEREYE GİDİYOR?

Başlamadan söyleyeyim, bu bir iğneyi kendimize batıralım yazısıdır. Kimsenin şahsına ya da bir gruba hitaben yazılmamıştır.

Teknolojinin üst düzey bir seviyede olduğu günümüzde “cevapsız sorular” diye bir şey kalmadı diyebiliriz. Merak ettiğimiz tüm soruların cevabını birçok kaynaktan kolayca öğrenebiliyoruz. Teknoloji sayesinde geçmişte yaşanan bilgisizlik kaynaklı hataların artık yavaş yavaş ortadan kalkmasını bekliyoruz. Peki, sizce bizler teknolojiyi ne kadar iyi kullanıyoruz?

Piyasadaki Çin üretimi olanlar da dâhil olmak üzere neredeyse tüm motosikletlerin kullanıcı el kitapları var. Bu kitapçıkların içerisinde ise eğitimden, koruyucu ekipmana, sürüş öncesi/sonrası kontrollerden, lastik basınçlarına aradığımız birçok bilgi var. Bu kadar faydalı bir kaynak elimizde (internetten kolayca bulunabilir) olmasına rağmen birçoğumuz bizden sonraki sahibine “kitapçığı bile duruyor” demek üzere bir kenara atıyoruz.

Eğitim konusuna değinmeden geçmeyelim. Hepimizin dilinde bir eğitim alma konusu dolaşmasına rağmen aslında eğitimi pek önemsemiyoruz. Bir kısmımız bu konuyu ekonomik olarak erişilebilir olmaması sebebiyle, bir kısmımız ise “ne öğretebilirler ki? Yıllardır kullanıyorum işte” diyerek unutup gidiyoruz. Oysa kullanıcı el kitaplarını okuyarak, sosyal medya platformlarında yer olan onlarca yazılı/görsel kaynaklardan faydalanarak hem kendimizi hem de birlikte yol aldığımız iki teker sevdalılarını eğiterek daha güvenli sürüşler yapabiliriz.

 Trafikte otomobil kullanıcılarının bizleri görmedikleri, duymadıkları ve yok saydıklarını söyleyip şikâyet ediyoruz. Peki, aynı trafik kurallarına uyma zorunluluğu olan bizler trafik kurallarını ne kadar iyi biliyoruz? Kurallara aykırı olduğunu bildiğimiz konularda ceza yazılınca veya şikâyet edilince neden abartılı tepkiler veriyoruz? Kurallara uyma konusunda birbirimizi uyarmak yerine “ben yaptım bir şey olmadı” diyerek suça teşvik etmeyi tercih edebiliyoruz.

            Şimdi soralım kendimize;

  • Anında cevap bulabileceğimiz bir soruyu neden başkalarına soruyoruz?
  • Uymak zorunda olduğumuz kuralları neden bilmiyoruz?
  • Bildiğimiz kurallara uymamak konusunda neden inat ediyoruz?
  • Neden kaskımızı dirseğimize takıp yola çıkıyoruz?
  • Havalar ısınınca neden şort tişört ile motosiklet kullanıyoruz?

Tüm bu soruların temel nedenini ben bilgisizliğe bağlıyorum.

İletişim çağında yaşarken, merak ettiğimiz her şeyi elimizdeki telefonlardan öğrenebilecekken bizler saçma sapan her şeye ilgi duyup, hayatımıza etki edebilecek konularda üç maymunu oynamayı seviyoruz.

Maalesef trafikte hayatta kalmak bu kadar zor iken bu duyarsızlığı gösteren insanlara söyleyecek pek sözüm yok. Daha iyiye gider mi? Pek sanmıyorum ama ümit ediyorum.

İki teker kullanıcıları olan bizler, çok keyifli eğlenceli zamanlar geçiriyor olsak bile ufak bir hata bizlerin ölümü veya kalıcı hasarlar alarak acı çekeceğimiz sonuçlar doğuruyor.

Bu yazıyı saygı ve özlemle andığım Altın Elbiseli Adam’ın “Kaza yaptık, iyiyiz…” videosundan kendi sözleri ile bitirmek istiyorum; “Eğer üzerimizde korumalar olmasaydı,  şu an peynir olmuştuk. Lütfen korumalarınızı daima takın. Lütfen bütün ekipmanlarınızı daima giyin.”

#ekipmansızasla #motopilot

“POLİS”TEN KAÇAN MOTORCULAR

Bugün Youtube’da dolanırken bir video denk geldi. “Polisten Kaçma Videosu” konulu bu videoyu merak edip izledim. İzlenme sayısı oldukça yüksek bir video olduğunu gördüm. Saçma sapan hareketler yapan, büyük çoğunluğu yarış(racing/supersuport) motosikleti kullanıcısı olan arkadaşlar bu kaçma olaylarını gayet bilinçli bir şekilde yapıyorlar.

Önerilenler kısmına baktığımda ise daha da şaşırdım. Çünkü izlenme sayıları yüksek birçok polisten kaçma videosu var.

Yine benzer grubun başka nasıl videoları var diye baktığımda, ayna kırma, kavga, küfür, kargaşa konularını içeren onlarca içerikleri var. Yolda kurallara uymadan sürüş yapan araçlara etmedikleri küfür kalmamış. Mesela aynasına bakmadığı için durdurup kavga ettikleri sürücüler var. Komik tarafı da var bu videoların. Mesela bu arkadaş aynasına bakmadığı için kızdığı sürücüyü paylaştığı videoda motosikletinin aynaları kapalı, sinyal tuşunun büyük ihtimalle nerede olduğunu bilmiyor, eldiven yok. Bu nasıl bir doğruyu bulma yöntemi acaba?

Ben bu yola çıkarken tek bir amacım vardı. Bir bilinç yaratmak, “Aslında motosikletler güvenilir araçlardır.” bilinci.

Bu sebeple ekipmansız motosiklet kullanmadım, mümkün mertebe kurallara uymaya çalıştım, doğru olduğunu bilmediğim bilgilere inanmadım ve paylaşmadım. Tüm bu çabalarım sırasında nedendir bilinmez her gün üzüldüğüm paylaşımlar, videolar, haberler görmeye devam ettim.

Bu polisten kaçma serisi ile biraz sinirlerim bozuldu. Çünkü bu videoları eğitimsizlikle, dikkatsizlikle veya başka bir şekilde kendime kabul ettiremedim.

Sormak istiyorum bu videoları çeken arkadaşlara; “Motosikletiniz çalınsa kime gideceksiniz? Birisi size çarpıp kaçsa nereye başvuracaksınız?”

Bu soruların cevabı polis veya jandarma ise soruyu şöyle değiştirelim.

Motosikletiniz çalındı ve polis hırsızı bulamadı. “Aylar geçti polis bulamadı hala hiç ilgilenmiyorlar.” diyecek misiniz? Eğer evet ise siz polisten kaçarken eğleniyorsunuz, utanmadan her yerde paylaşıyorsunuz da hırsızlar kaçınca mı güvenlik güçleri kötü oluyor?

Bir de plakasını kapatıp her haltı yiyen, ücretli yollardan para vermeden geçenler var. Benzer soruları bu arkadaşlara da sormak istiyorum. Size çarpıp kaçan bir araba plakasını kapatmış olsa, motosikletinizi çalmaya gelen hırsızlar plakalarını kapatıp geldiğinde de bağıra çağıra gülerek “ne güzel beleş geçiyoruz, para mı vereceğiz?” diye yaptığınız paylaşımlar aklınıza geliyor mu?

Doğru bir tanedir arkadaşlar. Komşunuz aynı yoldan geçerken bir ücret öderken siz ödemeden geçinde vicdanınız rahat ediyor mu? Eğer ediyorsa sizler de kaza yaptığınızda “zaten bunlar kural tanımıyor bak plakası da kapalı” diyen otomobil sürücülerine sakın sinirlenmeyin.

Motosiklet kullanıcılarına bakış açısının bu kadar kötü olmasının, motosikletçilerin kurallara uymadığı gibi bir algı oluşmasının nedeni otomobil sürücüleri değil bizleriz.

Emniyet şeridinin normal şeritmiş gibi kullanmak, hareket halindeki arabaların aralarından geçmek, sinyal vermemek, kask takmamak, yüksek sesli egzozlar takmak, her bulduğumuz alana park etmek, gerektiğinde ters yönden gitmek ve bunlar gibi bir sürü yaptığımız hareketler aslında yasak. Bu yasaklar da sadece otomobil sürücülerini değil hepimizi kapsıyor.

Keşke o kaçtığınız polisler yaptığınız her hataya ceza yazsalar. Oysa onlar bizleri gördükleri zaman genelde uyarma yolunu seçerek çoğu zaman cezai işlem uygulamıyorlar. Umarım bu yazımı okurlar ve artık her hatamıza ceza yazarlar. Çünkü bizler maalesef bu yöntemden anlıyoruz.

Umarım bu tarz içerik üretenler tespit edilip gerekli cezai işlemlere maruz kalırlar. Bu sayede motosikletçiler de zevk için polisten kaçan insanlar sınıfına alınmazlar.

NEDEN OKUMUYORUZ?

Teknolojinin ilerlemesi ile paralel olarak, bilgiye ulaşmak artık çok kolay bir hal almıştır. Hatta bilgisizlik günümüzde kabul edilebilir bir tanım olmaktan çıkarken; bu tanım yerine araştırmamış, öğrenmemiş tanımları kullanılmaya başlanmıştır.

Bilgi güçtür ilkesi tarihten günümüze kadar doğruluğunu kanıtlamış bir ilkedir. İnsanlar bilgi sahibi oldukları konularda korku hissi yaşamazlar ve merak ettikleri konularda yeni bilgiler edinerek bu korkuların üzerine giderler. Ancak bilgisizlik ve korku bir araya geldiğinde yanlış kararlar vermek kaçınılmaz olur.

İki tekere gönül veren bizler de bence çoğu konuda yeterli derecede bilgi sahibi değiliz. Hatta doğrusunu bildiğimiz konularda bile “ne olacak sanki” diyerek yanlış yapmaktan çekinmiyoruz.

Bugün her motosiklet sahibinin elinde olan bir kaynaktan; “Kullanıcı El Kitabı” ndan bahsedeceğiz. Hâlihazırda kullandığım Honda Africa Twin’ e ait kullanma ve bakım el kitabından kesitler paylaşacağım. Ancak daha önce kullandığım diğer üç farklı motosikletin kullanıcı el kitaplarının da neredeyse aynı bilgilere ve uyarılara sahip olduğunu belirtmeliyim.

Kullanıcı el kitapları genel olarak; güvenlik, kullanım kılavuzu, bakım, sorun giderme ve teknik özellikler olmak üzere beş temel başlık ve bu başlıklara ait alt başlıklardan oluşmaktadır. Güvenlik başlığı haricindeki diğer bölümlerin her motosiklette farklılıklar gösterebileceği için, ortak konulardan örnekler vereceğim.

  • Bu el kitabı motosikletinizin ayrılmaz bir parçasıdır ve satıldığında motosiklet ile birlikte verilmelidir.
  • Her zaman kask takın.
  • Sürüşten önce; fiziksel olarak hazır, alkol ve ilaç almamış, kendinizin ve yolcunuzun onaylanmış motosiklet ekipmanı giydiğinizden emin olunuz.
  • Öğrenme ve pratik için zaman ayırın. Başka motosikletler kullanıyor olsanız bile, motosikletin nasıl çalıştığını ve yol tutuşunun nasıl olduğunu anlamak ve kendinizi motosikletin koyutlarına ve ağırlığına alıştırmak için güvenli bir alanda pratik yapınız.
  • Dikkatli bir şekilde sürüş yapınız. Her zaman etrafınızdaki diğer araçlara dikkat ediniz ve diğer sürücülerin sizi gördüğünü varsaymayınız. Hızlı bir şekilde durmaya ve ani manevralar yapmaya hazır olunuz.
  • Kendinizi kolayca görülebilir hale getiriniz.
  • Arazi tehlikelerine karşı dikkatli olun.
  • Motosikleti sınırlarınız dâhilinde kullanınız.
  • Alkollü araç kullanmayın.
  • Motosikletinizi emniyetli bir konumda tutunuz. Her sürüşten önce motosikletinizi kontrol ediniz ve tavsiye edilen tüm bakım çalışmalarını yapınız. Yükleme limitlerini asla aşmayınız.

Bu saydıklarımız güvenlik konusunun başlıkları ve bazı başlıkların içeriklerinden küçük kısımlardır. Sadece bu uyarıları günlük hayatta uygulamak bile kaza riskini azaltmakta ve sürüş emniyetini arttırmaktadır.

Burada yazılanlar haricinde trafikteki tüm araçlar ile birlikte uymak zorunda olduğumuz trafik kurallarını da mutlaka iyi bir seviyede bilmeli ve günlük hayatımızda uygulamalıyız.

Trafikteki diğer araç sürücülerinin kurallara uymamasından ve bizleri görmeme/önemsememesinden şikâyet ediyoruz. Ancak bu şikâyetleri yaparken bizler ne kadar kurallara riayet ediyoruz?

Motosikletler, genel geçer bir düşünce olarak tehlikeli bir vasıta olarak adlandırılmaktadır. Böyle bilinmesinde hatalı otomobil kullanıcıları olduğu kadar bilgisiz motosiklet kullanıcılarının da payı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca otomobil kullanıcılarının yapacağı hataları kestiremediğimiz bir trafikte, kendi hatalarımızın neler olduğunu bilmemek ise kazayı kaçınılmaz yapmaktadır.

Bu yazıyı yazarken amacım, ne kimsenin şahsını ne de düşüncesini eleştirmek değil, sadece şapkamızı önümüze koyup düşünmemizi sağlamaktır.  Eğer bizler koruyucu ekipmanlarımızı her sürüşte eksiksiz olarak giyip, gerekli kontrollerimizi yapıp, kurallara uyar ve başımıza gelebilecek tehlikelere karşı hazırlıklı olarak motosiklet kullanırsak motosikletleri daha emniyetli bir araç haline getiririz. Lütfen yaz gelince şort/tişört ile cep telefonları kullanarak, kaskımızı dirseğimize takarak yani kurallara uymayarak motosiklet kullanmayalım. Yola, geride bizleri bekleyen sevdiklerimizin yanına sağ salim dönmek amacı ile çıkalım.

Saygı ve rahmetle andığım Altın Elbiseli Adam’ın sözleriyle bitirelim; “Doğru düzgün bu aleti süremeden trafiğe çıkıp, ilk kavşakta motoru çakıp sonra ‘motosiklet çok tehlikeliymiş, biz hiç tavsiye etmiyoruz, ayağım kırıldı.’ diyen, hiçbir halttan anlamayan ama her türlü ukalalığı yapan tiplerden olmanızı istemiyoruz. Çünkü motosiklet aslında çok güvenli bir alet, bu yollarda olanlar güvenli değil. O yüzden biz sorumluluk alacağız. Biz onlardan daha akıllıyız, daha yetenekliyiz daha cesuruz. Hayatta kalın. Bir ömür boyu motosiklet sürün. Görüşmek üzere…”

#altınelbiseliadam

#motopilot

#ekipmansızasla

ESKİ BİR TÜRK HAVA KURUMU CANADAIR CL-215 PİLOTUYLA RÖPORTAJ

Akdeniz bölgesi feci orman yangınları tarafından harap olurken, Türkiye de bir zamanlar mükemmel bir yangın söndürme uçağı filosuna sahip olan bir ülkenin nasıl bu duruma düştüğü hakkındaki tartışmalarla kazan gibi kaynıyor.


THK’nın çöküşü ve nedenleri hakkında çok şey söylendi, ancak basında ve sosyal medyada bu tür son derece belli bir amaca hizmet eden hava araçları ve yetenekleri, bilhassa da uçaklar hakkında muazzam bir kafa karışıklığı var gibi görünüyor. Yetkililerin çelişkili açıklamaları ise şu ana kadar ortaya çıkan kafa karışıklığını gidermekte hiç yardımcı olmadı.

2012–2017 yılları arasında, her yaz mevsiminde her gün saatlerce Türkiye’deki yangınlarla gökyüzünden mücadele eden pilotlarla temas halinde olduğum için, onların içinde izini sürebildiğim tek pilotla iletişim kurmanın önemli olabileceğini düşündüm.


Pilot arkadaşım diğer birçok yabancı uyruklu pilot gibi, Türk Hava Kurumu’nun Canadair CL-215 filosuyla birlikte işe alınmış ve filo dağıtıldığında işini kaybetmişti.


Kendisi şimdilerde Avrupa’nın büyük havayolu şirketlerinden birinde çalışıyor ve bu şirketin genel merkezinin bulunduğu bir Avrupa ülkesine yerleşti.

Pilot dostum kendisi için artık geçmişte kalmış o günleri hatırlamak konusunda isteksizdi, ama sonunda ona yaygın yanlış bilgilendirmenin bir örneğini gösterdiğimde, havadan yangınla mücadelenin teknik ayrıntılarıyla ilgili bazı soruları yanıtlamayı kabul etti.

THK’nın uçaklarının söylendiği gibi demode modeller olduğu doğru mu?

Uçaklar eski model, bu doğru ama kullanılamaz halde değiller ve bu önemli bir fark. Birçok ülkede faaliyet gösteren genellikle daha gelişmiş modellerle karşılaştırıldığında, bunlar eski makinelerdir. Ancak iyi bakım ve iyi mürettebat eğitimi koşullarında, yangın söndürme operasyonlarında hala önemli bir rol oynayabilirler, orman yangınları üzerinde hala çok etkili olan modellerdir.

THK envanterindeki CL-215 modelinin, şu anda Türkiye’de faaliyet halinde gördüğümüz İspanya’ya ait daha modern CL-415 modeli ile karşılaştırdığımızda ne söylerdin?

CL-415, neredeyse her anlamda geliştirilmiş bir varyanttır. En önemlisi, CL-215’in eski pistonlu motorları yerine turboprop motorları var. Biraz daha yüksek su deposu kapasitesine ve daha modern bir aviyoniğe de(havacılık elektroniği) sahip.

Türbin motorunun avantajları nelerdir?

Genellikle daha güçlüdürler, daha geniş bir güç yelpazesine sahiptirler, bakımları daha kolaydır, daha az yakıt tüketimi sayesinde daha fazla otonomi sağlarlar ve yavaş hızda daha iyi performans verirler. Öte yandan, pistonlu motorlar daha hızlı tepki süreleri sağlayabilir ve bu yangınla mücadele uçuşlarında yaygın olarak karşılaşılan bazı durumlarda, örneğin su depolarken veya yangın üzerinde manevra yaparken avantaj sağlayabilir.

Sonuçta genel olarak ele alındığında, yeni kuşak turboprop motorları daha fazla avantaja sahiptir, bunun yanısıra CL-415’te manevra kabiliyetini artırmak için kanatçıklarda ve kanat uçlarında görünen kanatçıklar bulunur. Pistonlu motorların, yüksek sıcaklıklar ve irtifa farklılıkları gibi Akdeniz bölgelerindeki tipik yangın söndürme koşullarından etkilendiğini söyleyebilirim. Türkiye’de özellikle Anadolu’da oldukça yüksek irtifalarda çıkan yangınlara müdahale ettik. Antalya veya Marmaris’in arkasındaki dağlar gibi bazı bölgelerde operasyonlar sırasındaki irtifa farkı önemli bir etken olabiliyor.

CL-215’in saatte iki kereden fazla su boşaltamadığı söylendi, bu doğru mu?

Bunu kim söyledi? Kesinlikle hayır. Elbette ki bu yangın lokasyonu ile uçağın su depoladığı su kütleleri arasındaki mesafeye bağlı, ama bu mesafenin çok uzun olması gibi istisnai durumlar dışında bu rakamın bu kadar düşük olması mümkün değil.

Ayrıca CL-215’in çok zayıf aviyoniklere sahip olduğu ve bu nedenle modern yangınla mücadele misyonları için kullanılamaz hale geldiği söylendi. Özellikle telsiz ekipmanlarının şu anda THK envanterinde bulunan uçakları yetersiz kıldığı söylendi.

Aviyonik, uçmak için büyük bir yardımcıdır, ne kadar fazlasına sahipsek o kadar iyi olan şeylerden biri. Bunu belirttikten sonra, deneyimlerimin çoğunda, çoğunlukla gündüzleri açık hava koşullarında uçtuğumuz operasyonlar için, sahip olduğumuz aviyoniklerin fazlasıyla yeterli olduğunu söyleyebilirim. Telsizler konusuna gelince, telsizlerimizin yetersiz olduğunu hissettiğimi hatırlamıyorum ama tabii ki yeni gereksinimlerin olabileceğini anlayabiliyorum. Tüm aviyonik bileşenler arasında, radyo belki de en modüler olanıdır, genellikle değiştirilmesi kolaydır ve çok pahalı da olmaz.

Bir uçağı iyi koşullarda tutmak için iyi bakım ve iyi eğitimin öneminden bahsettin; THK envanterindeki CL-215’leri çalışır durumda tutmak için her ikisinin de yeterli düzeyde sağlandığını düşünüyor musun?

Ben ayrılalı birkaç yıl olduğu ve THK çalışma ortamı ile iletişimimi kaybettiğimden dolayı mevcut durum hakkında hiçbir fikrim yok. Ama bu elbette aslında mümkün bir şey ve öyle yapıldığını da umuyorum. Ne var ki pilotluk eğitimi asla bitmez, ehliyet almak gibi bir şey değil; ehliyet aldıktan sonra istediğiniz zaman araba kullanabilirsiniz ama pilotluk farklıdır. Pilotluk gibi aktivitelerde, sürekli pratik yapmak gerekir, bunun eksikliği performansı ve açıkçası etkinliği ve güvenliği azaltır. Her pilot için geçerli olan bu durum, yangın söndürme pilotları için daha da önemlidir: yüksek derecede göz-el koordinasyonuna ihtiyaç var ve eğitim sürekli olmalıdır. Ve elbetteki bu eğitim pek ucuz değil. Neyse ki, maliyetleri azaltmak için CL-415 simülatörleri bulunuyor, bu arada biri ülkenizde, Milano’da bulunuyor. Ancak bu simülatörler de tüm manevralar için etkili eğitim ortamını sağlamaz: bazı manevraların eğitimi gerçek durumlarda gerçek bir uçakta yürütülmelidir.

Uçakların bakımı hakkında hangi bilgileri paylaşabilirsin?

Ben bir teknisyen değilim ve bildiğim kadarıyla CL-215’in bakımı bu komplekslikte bir uçak için özellikle karmaşık değil, ancak elbette belirli gereksinimler var. Örneğin genellikle deniz suyu üzerinde çalışan bir makine için korozyonu engellemek hatasız ve kesin kontrollere bağlıdır. Eğitim konusunda söylediklerim bakım ekipleri için de geçerli. Ancak Canadair modeli için elimizde yararlanabileceğimiz 60 yılı aşkın bir geçmişe dayanan uzun bir deneyim var. Etimesgut’taki bu uçakların ne tür bakımlar aldığı hakkında hiçbir fikrim yok. Ama bakım pahalı da olsa ve kısıtlı bütçeler de gereken bakımların önünde engel oluştursa da, unutmayalım ki uçaklar da pahalı varlıklardır ve hiçbir uçak sahibi onların bakımsızlıktan dökülüp kullanılamaz hale geldiğini görmek istemez.

Yeni Rus uçakları çokça konuşuluyor ve Canadair modellerinden daha etkili oldukları konusunda iddialar dile getiriliyor. Bu konudaki görüşlerini paylaşabilir misin?

Rus uçakları yeni değil ve bu tartışmalar da yeni değil. İtalya’da Canadair’leri Rus deniz jetleriyle takas etmek denendi. 2000’li yıllarda bazı ortak operasyonlar da oldu, ancak sonunda İtalya CL-415’e karar kıldı.

Rus uçakları kötü değil, bunu açıklığa kavuşturalım. Ancak operasyonel koşulları aklımızda tutmamız gerekiyor. Beriev 200, deniz devriyesi görevi yapan antisom Sovyet uçağının sivil versiyonu olarak tasarlandı. Jet motorları, turboproplardan veya pistonlu radyal motorlardan daha hızlı olabilir. Ancak, Akdeniz gibi bir bölgede havadan yangınla mücadele için hız birincil gereklilik değildir. Kıyı boyunca çıkan yangınlarda, su kaynağı bazen sadece birkaç dakika uzaklıkta olabilir. Tepelerde ve dağlar arasında hassas ve yüksek manevra kabiliyeti için yavaş uçmaya ihtiyacımız olduğunu zaten söylemiştim. Ayrıca, jetlerin daha yüksek yakıt tüketimi ve hava girişlerine deniz suyu çekme riski gibi başka sorunları da oluyor.

En önemlisi, daha yüksek hızlı uçaklar, su depolamak için daha uzun pistlere ve daha uzun su kütlelerine ihtiyaç duyar. Denizde bu bir sorun değil, ancak birkaç istisna dışında Türk gölleri genellikle küçüktür. Jetle çalışan çok az amfibi deniz uçağı olması bu nedenlerle bir rastlantı değildir. Ayrıca dalgalar da bir sorun olabilir. CL-215 kısa ve yüksek dalgaları kesmekte çok iyi ve çok sağlam bir model. Antalya’da çıktığım tümsekleri düşündüğüm zaman inanın bugün bile sırtıma ağrılar giriyor. Uzun, rüzgarsız dalgalar, her tür deniz uçağı için gerçek bir tehlike.

Kara tabanlı uçaklara ne dersiniz? Antonov AN26 var ama aynı zamanda bir yangında 70 tondan fazla su veya retardant (yangın geciktirici kimsayal madde) boşaltabilen ABD yapımı B747 Supertanker var.

Şunu açıkça belirtmeliyim, yangınla havadan mücadele çok katmanlı ve karmaşık bir iş. Karşı karşıya kaldığımız duruma göre ve bu gidişatta bundan sonra daha sık karşılaşacağımız acil durumlarda her türlü aracın yardımı olacaktır. İster küçük bir yangın olsun ister yanan bir ormanla savaşırken, bir Süper Tanker yangın bölgesine muazzam miktarda retardant (geciktirici) boşaltabilir ve bir köyü kurtarabilir veya bir yangının ilerlemesini diğer uçakların müdahalesi yetişene kadar durdurabilir.

Ancak kaynakların da bir sınırı var.

Böyle bir uçağın inmesi,yakıt ikmali ve gereken lojistik desteğin sağlanması için gerçek bir havaalanına ve yer mürettebatına ihtiyaç vardır . Türkiye’de bu büyük bir sorun olmaz, çünkü hemen hemen her yerde operasyonları destekleyebilecek çok sayıda sivil ve askeri havaalanı var. Ama örneğin Efes gibi bir havaalanından böyle bir uçağı çalıştıramazsınız.

Sivil hava trafiği hakkındaki düşünceleriniz?

Ah, elbette, şu anki durumda bu tür uçaklarla yapılan operasyonlar için sivil bir havaalanının kapatılması ya da bir askeri havaalanının yangınla mücadele tahsis edilmesi gerekliliği bulunuyor. Acil bir durum için mantıklı bir çözüm elbette ama her yangın için değil. Burada durum sabah saatlerinde İzmir veya Antalya’dan yola çıkan ve sadece yakıt ikmali için veya görev sonunda dönen Canadair gibi olmayacaktır.

THK’nın envanterinde de bulunan Polonya menşeli, tek motorlu küçük itfaiye uçağı Dromader’la dalga geçenler oldu, bu arada ünlü rock yıldızı Hayko Cepkin bir tweet atarak bu modelin onun görüşüne göre etraftaki en iyi itfaiye uçaklarından biri olduğunu söyledi. Bu konudaki düşüncelerini alabilir miyim?

Yangın operasyon merkezimizin Efes’te olduğu dönemde Hayko Cepkin de aynı bölgede paraşütle atlama yapıyordu ve onunla bu şekilde tanıştım. Ne dediğini bilen bir insan olduğunu düşünüyorum. Ancak Dromader’lar tek başına çözüm değil. Dediğim gibi başarılı bir yangınla mücadelede pek çok unsur var ve hepsi de önemli. Dromaderlerın maliyeti düşük ve hemen hemen her pistten çalışabilir. Bu nedenle, ilk savunma hattını oluşturmak ve özellikle erişilmesi zor alanlarda küçük yangınları büyümeden söndürmek için çok sayıda satın alarak ülkenin her yerine konuşlandırabilirsiniz. Bu sürecin ardından helikopterlerden tutun yerde bir yangın hendeği kazan insanlara kadar her unsur önemli.

Canadair’ler iyidir çünkü çok yönlü bir yapısı var. Akdeniz’e özgü kısa yüksek dalgalarda bile hemen hemen her su kütlesine inebilirler, kısa sürede ateşin üzerine çok sayıda sorti yaparak su boşaltabilirler. Ama tabii ki onlar yangın mücadelesinde çantamızdaki tek araç değil.

İdeal olan, karada bir yangın mücadele ağımız, ilk savunma hattımız, helikopterlerimiz, uçaklarımız ve ardından Süper Tankerler gibi büyük silahlarımız olması. Canadair’i bu kadar popüler yapan şey, yangınla mücadele araçları içinde çeşitli durumlara göre ayarlanabilen tek çok amaçlı araç olması.

Askeri düzeyde koordinasyon gerektiren devasa bir çabadan bahsediyorsun…

Aslında Türkiye’de bu koordinasyon çok iyiydi, hatta mükemmeldi diyebilirim. Bir kez daha söylemeliyim ki mevcut durum hakkında hiçbir fikrim yok ve sistemleri neden işlemez hale gelmiş gibi görünüyor bilmiyorum ama ben oradayken, OGM’nin [Orman Genel Müdürlüğü] karada kılcal derecede, neredeyse köy düzeyinde detaylı bir ağı vardı ve ilk uyarılar genellikle anlık olarak ulaşıyordu.

Birçok kereler bölgeye ulaştığımızda yangının yerel araçlarla kontrol altına alındığını görüyorduk, bu genellikle köydeki çiftçiler ve olay yerindeki gönüllüler tarafından kova ve küreklerle yapılmış oluyordu. Ayrıca operasyonları kontrol eden ve çabaları doğru önceliğe, örneğin büyük bir yangını kontrol altına almaya veya bir köyü tehdit edebilecek ikincil bir yangına odaklanmaya yönlendiren çok gelişmiş helikopterler bulunuyordu.

Bu görevler için de droneların kullanılacağı açıklandı, siz ne düşünüyorsun?

Ben eski ekol bir pilot olarak droneları pek sevmiyorum ama şurası belli ki son derece kullanışlı bir araç haline gelecekler. Oyunu yeniden kuracak kadar büyük bir etkisi olacak diyemem ama çok faydalı olacağını söyleyebilirim.

Durumu göz önünde bulundurup oradaki tüm sorunları kafanda canlandırdığında, senden talep edilse THK CL-215’leri uçurmak için geri döner miydin?

Evet. Hemen yarın. Sabahın erken saatlerinde. Tereddütsüz.

Ama neden? Güvenli bir işin var, bürokratik düzeyde durum muhtemelen zor, tehlikeden bahsetmiyorum bile…

Umurumda değil. Ben uçmayı otobüs şoförü olmak için öğrenmedim. İtfaiyecilik bir iş değil, bir görevdir. Gerçekten uçmak işte budur.

Teşekkür – Sayın Piero Castellano’ya bu söyleşiyi paylaşma izni verdiği için teşekkür ederim.

Kaynak

https://pierocastellano.medium.com/eski-bir-türk-hava-kurumu-canadair-cl-215-pilotuyla-röportaj-b8bdddf8d7d5

YORUM SİZİN

Ülkemizin Güney sahilleri yanıyor. Ormanlarımız, ormanda yaşayan canlı dostlarımız, insanlarımızın evleri, arabaları, besi hayvanları yanıyor. Büyük bir felaket ile karşı karşıyayız.

Görüntüleri hepiniz görmüşsünüzdür. Görevliler vatandaşlar el ele verdiler ve hep birlikte bu felaketi bir an önce atlatmak için emek veriyorlar.

Birbirlerine su veren insanlar, yaralıları, yaşlıları tahliye eden insanlar birbirlerine el uzatmaktan, “iyi misin” diye sormaktan çekinmiyorlar.

Elbette bu günler de geçecek ama bu yaşananları unutmayalım.

Bizim birlik olmamız için sadece kötü günlerin gelmesini beklememeliyiz. Kötü günde, zor anlarda birbirimize nasıl destek olduğumuzu bir defa daha gördük.

Bu felaketi atlattıktan sonra da birbirimize şimdiki gibi destek olmalıyız. Selam vermekten, nasılsınız diye sormaktan, komşumuzun bir ihtiyacı var mı diye düşünmekten normal hayatımızda da vazgeçmeyelim.

Bizim toplumumuzun temelleri bu örf ve adetlere dayalıdır. Ayrışmak basit bir sonuçtur. Kötü niyetlerimizden, bencilce düşünmekten, para hırsından, tüm kötülüklerden uzak duralım artık.

Birbirimize el uzatırken siyasi düşüncelerimizi, gönül verdiğimiz spor kulüplerini, bizi ayrıştıran tüm düşüncelerimizi nasıl bir kenara koyuyorsak günlük hayatımızda da öyle devam edelim.

Çöplerimizi doğaya çevreye atmayalım, sigara izmaritlerimizi yerlere savurmayalım. Ne duygu sömürüsü yapanlardan ne de düşmanlık besleyenlerden olmayalım.

İyilik yapalım. Birbirimize bir gülümsemeyi çok görmeyelim. Hayat bizlere acı da olsa bazı dersler veriyor. Önemli olan bu derslerden almamız gerekeni alabilmektir.

Umarım bu felaketler de daha kötü sonuçlar doğurmadan geçer. Bu yaşananlardan olumlu sonuçlar çıkartır ve hayatımıza uygularız. Dualarımız yangın bölgelerinde yaşayanlarla, yangınlar söndürülsün diye emek verenlerle…

“Not: Orman yangınlarından kurtulmak ve bir daha yaşamamak için bizler de kendi önlemlerimizi alabiliriz. Yanan veya sönmüş izmaritlerimizi etrafa( özellikle yollarda giderken) atmayalım, cam,plastik şişeler ve yiyecek atıklarımızı doğaya atmayalım, çöplerimizi mümkünse geri dönüşüme uygun şekilde ayırıp geri dönüşüm kutularına atalım, gittiğimiz yerleri bizden önce kirletenlerin bıraktığı çöpleri toplayalım. Bu ülke hepimizin, doğası, suyu, denizi her şeyiyle bizim. Kendimize ve geleceğimize daha temiz bir hayat sunmak hepimizin görevi.”

APRİLİA TUAREG 660 TANITILDI

Aprilia’nın bugüne kadarki en gelişmiş macera sürüşü konsepti

Aprilia geçmişte çok beğenilen Tuareg 660 modelini yep yeni bir halde tanıttı.

Yamaha Tenere 700’e benzetilen bu model, ara segmente heyecan katacak gibi duruyor. Henüz Türkiye fiyatı ve ülkemize ne zaman geleceği belli değil.

Özellikler

Alışılmışın dışına çıkın, önceki normlardan uzaklaşın ve hem yolda hem de arazide saf özgürlüğü deneyimleyin.

Arazi sürüşünün tavizlerine bağlı bir sektörde, Tuareg 660 her koşulda yüksek performansı ve otantik macera ekipmanı sunan yeni bir rota çiziyor.

Aprilia 660 platformunun büyüsü budur – hafif, akıllı, eksiksiz ve son derece etkili. Keşfetme arzunuza yanıt veren özgün teknik çözümler sayesinde ister otururken ister ayakta dururken asfalt ve arazi şartlarında maksimum kontrol sağlamak için yeniden tasarlandı.

Teknik, temel, dinamik ve gururla İtalyan olan Tuareg 660, başkaları tarafından belirlenen çıtayı kabul etmez, ancak sizi yeni zorluklara göğüs germeye ve tam olarak hiçbir yol tutuşun olmadığı yerde, bunlarla yüzleşmek için mükemmel yörüngeyi bulmaya iter.
Ödülün? Herhangi bir bağlamda bir motosiklet sürmenin aradığı tüm hisler ve heyecanlar.

Bugün macera kavramı kayboldu ve şimdi onu yeniden icat etmek, o büyülü hissi yaratmak bizim elimizde.
Açık hava oyun alanınız ister çöl kumulları, dağ yolları veya şehir içi sürüş tehlikeleri içeriyor olsun, harekete katılmak ve yolculuğunuza başlamak için sadece bir kask ve Tuareg 660’ın anahtarına ihtiyacınız var.

Daha fazlası için buraya tıklayın.


YAŞAMI YENİDEN YEŞERTECEĞİZ.

TEMA vakfının, ülkemizi yeniden yeşertmek için başlatmış olduğu bağış çalışmasına destek vermek için buraya tıklayın.

Ormanlar, aldığımız nefes, içtiğimiz su, yediğimiz ekmek, çocuklarımızın geleceğidir.

Ülkemizde yaşanan yangınlardan bir kaç görüntü paylaşmak istiyorum. Aslında sadece TEMA vakfına değil, yangınlardan zarar gören tüm vatandaşlarımıza destek olmak zorundayız.

Gün birlik olma, omuz verme günüdür.

YANGIN SÖNDÜRME UÇAKLARINI TANIYALIM


DC-10
Çok Büyük Hava Tankeri

Özellikler

Seyir Sürati : 780 km/sa

Taşıma Kapasitesi : 35582 litre

Üretici Firma : McDonnell Douglas

Mürettebat : 2 Pilot ve 1 Uçuş Mühendisi

Görev

Uçak aslında yolcu nakli için üretilmiş olsa da 2006 yılında ABD’de yangın uçağı olarak kullanılabilirliği üretici firmaya sorulmuş ve firmanın bu talebe olumlu cevap vermesi sonrası 2007 yılından itibaren yangın ile mücadele uçağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Büyük bir taşıma kapasitesi olsa da doldurma işlemini deniz veya göllerde yapamıyor. doldurma faaliyeti için belirli doldurma noktalarına iniş yapma zorunluluğu bulunmakta. Bu sebeple yangınlara ilk müdahale aracı olarak kullanılması pek tavsiye edilmiyor.


Boeing 747
Çok Büyük Hava Tankeri

Özellikler

Seyir Sürati : 910 km/sa

Taşıma Kapasitesi : 72679 litre

Üretici Firma : Boeing

Mürettebat : 2 Pilot ve 1 Uçuş Mühendisi

Görev

Kendi içerisinde yer alan basınçlandırma sistemi ile suyu tahliye eden bir mekanizma kurulmuştur. Bu sayede yağmur yağışına eşit bir hızla suyun dökülmesine imkan verir. Su tahliye edilirken bir miktar gecikme meydana gelmektedir.

Genel olarak yerden 400 ila 800 feet yükseklikte iken, yaklaşık 140 kts sürat ile inişe gider gibi bir profil izlenerek su tahliye manevrası yapılmaktadır.


CL-215/ Bombardier 415 “Süper Kepçe”
Tip II Hava Tankeri

Özellikler

Seyir sürati : 300-375 km/sa

Taşıma kapasitesi : 4920-6130 litre

Üretici firma : Canadair

Mürettebat : 2 Pilot

Görev

Hem CL-215 hem de Bombardier 415, özel olarak üretilmiş Kanada yapımı uçaklardır.

Yangın söndürme için kullanılırlar ve ABD’de “Süper kepçe” olarak bilinirler. CL-215 ve
Bombardier 415, karada ve suda çalışabilen amfibi uçaklardır.

CL-215 ilk olarak 1969’da üretildi ve daha sonra 1994 yılında yerini Bombardier 415 aldı. Bu türbinli uçaklar, denizlerde/göllerden su toplar, köpükle veya sade su olarak yangın bölgesine müdahalede bulunurlar.

Bu uçaklar, aynı zamanda denizde arama ve kurtarma görevleri için de kullanılabilirler.


C-23A Sherpa (SD3-30)
ABD Orman Servisi Smokejumper uçağı

Seyir sürati : 370 km/sa

Taşıma kapasitesi : 17030 litre

Üretici Firma : Short Brothers

Mürettebat : 2 Pilot

Görev

Smokejumpers: Orman yangınlarına uçaktan paraşüt ile atlayarak müdahale edebilen itfaiye görevlileri.

Shorts C-23A Sherpa tipi uçaklar, İrlanda’da, ABD için üretilmiş, çift motorlu turboprop uçaklardır.

Şu anki konfigürasyonu ile 10 smokejumpers ve onların yangına müdahalesi için gerekli kargodan oluşan yükle uçabilmektedir. Havada kalış süresi yaklaşık 3 saattir.

Hem yangın söndürme hem de personel nakli amaçları ile kullanılmaktadır.

ALTIN ELBİSELİ ADAM ANISINA

Bundan 6 sene önceydi ilk tanışmamız.

İçimde çocukluktan kalma bir motosiklet sevgisi vardı. Dedemin bir Java’sı vardı, 2 zamanlı, o efsane sesi bilirsiniz. Çok özenirdim ve büyüyünce imkanım olursa ben de motosiklet kullanacağım derdim.

Eğitim hayatım bitip iş hayatıma başlayınca aklımda hep olan o motosiklet alma fikri artık canlanmıştı.

Sonra YouTube araştırmaları yapma sürecine girdim ve kendisiyle tanışmamız bu vesile ile oldu.

Aslında Daelim Daystar tanıtım videosunu izlemiştim ama o Zorgan Abi karakteri kendime yakın hissettiğim birisi olmuştu.

Sonra merak ettim ve eşimle birlikte neredeyse tüm videolarını (bazı tanıtım videoları hariç) izledik.

O kadar güzel öğütler, önemli tavsiyeler ve samimi sözlerle geliyordu ki videolar izlemekten kendimi alamıyordum.

Elimde kağıt kalem söylediği önemli şeyleri not aldım. Sonra bu notları hayatıma da uyguladım. Öyle ki motosiklet almadan önce ekipman bütçemi ayırdım. Ehliyeti almadan motosikletimi aldım ve ehliyetimi alana kadar motosikletimi bir kere bile kullanmadım.

Sosyal mecralarda günümüzde bir çok içerik üretici var. Elbette işini hakkıyla, kaliteli ve severek yapan insanlar var onları hariç tutuyorum. Ancak gördüğüm bir çok içerik üretici teker yapma, yarış, ekipmansız hatta kasksız motosiklet kullanmak ve gösteriş yapmak gibi Altın Elbiseli Adam’ın yaratmak istediği kullanıcı profilinden çok uzaklar.

Halk olarak pek fazla okuma alışkanlığımız yok. Bari sosyal mecralarda bizlere kaliteli ve doğru bilgileri vermek isteyen insanların ne söylediklerini can kulağı ile dinleyelim.

Barkın Abi hayatta olsaydı bu tarz motosiklet kullanıcıları için mutlaka taşı gediğine koyacak bir söz söylerdi.

İzlememiş olanlara tavsiyemdir; motosiklete yeni başlıyor da olsanız, uzun süredir kullanıyor da olsanız mutlaka Altın Elbiseli Adam videolarını izleyin. İzlemek için değil anlamak için izleyin.

Artık aramızda olmasa da fikirleri ve öğütleri benimle bir ömür yaşayacak. Tüm sevenlerine son sözüm ise; bizlere vermiş olduğu tavsiyeleri mutlaka uygulayın. Uygulayın ki motosiklet güvenli bir araç olsun ve bizim diğer araçları kullananlardan daha aklıllı daha yetenekli ve daha cesur olduğumuzu herkes görsün.

Gaz kesmeden yola devam edebilmek ve bir ömür motosiklet sürebilmek dileğiyle…

Saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

#altınelbiseliadam

MotoPilot